Gazeteci-yazar Can Pulak, “İşin doğrusunu yapma gereği” adlı yazısında, uzunca zamandır endişelerini dile getirdiği Okluk Koyu Cumhurbaşkanlığı Konutu ile ilgili sorularını bir kez daha sıraladı.
İŞİN DOĞRUSUNU YAPMA GEREĞİ
Can Pulak
Yaşadığı ülkede insan, devletine inanmak ve güvenmek istiyor. Devamlı eli yüreğinde, acaba bugün ne olacak korkusu içinde yaşamak, hepimizi rahatsız ediyor.
Biliyorsunuz, güney Ege’de koyların, turizm bölgelerinin, koruma alanlarının geleceğinden endişeliyiz. Aldığımız duyumlar, bu endişelerimizi giderek arttırıyor. Kulaklara fısıldananlar, ortalıkta dolaşan sağlıksız haberler, belki de gerçeğin çok uzağında şeyler. Ama devlet doğrusunu anlatmayınca, bölge halkı ve biz çevreciler duyduklarımıza inanmak zorunda kalıyoruz.
Devletimiz nedense, her konuda suskunluğu tercih ediyor. Böyle yaparak, ister istemez bilgi kirliliğine de sebep oluyor. Oysa, devletin her kurumunda medyaya bilgi verecek basın müşavirleri var. Bunlara dolgunca maaşlar da ödeniyor. Ancak müşavirlerin görevlerini, hiçbir etki altında kalmadan yapmalarına da izin verilmiyor. Hepsi sahibinin sesi durumunda, medyaya değil kendilerini göreve getiren patronlarına hizmet etmek zorunda bırakılıyorlar. Görev yapamayacaklarsa eğer, o takdirde kapatsınlar basın müşavirliklerini, olsun bitsin…
Ben işin aslını öğreneyim diye Ankara’lara kadar gittim. Muğla Valisini ziyaret ettim. Tanıdığım bürokratlarla konuştum. Hepsinin söylediği, (merak etmeyin, koylar ve koruma alanları imara açılmayacak). Buraya kadar her şey normal görünüyor. Gel gör ki, normalin dışında gelişmelere de tanık olunuyor. Örneğin, Okluk koyundaki yıkılan mütevazı Cumhurbaşkanlığı evinin yerine, büyük bir şey yapılmayacak denildi. Çok daha büyüğünün yapılacağı miktarda beton kamyonlarını sayıyor herkes. Ben bile 30 beton mikserini gördüm ve saydım. Öğrendiğime göre, arazinin tümü beton kalın duvarlarla çevriliyormuş. Doğruysa felaket, doğru değilse dedikodu ayıbı. Kimden öğreneceğiz doğruyu…? Okluk’a giden yolları kesmişler, adam yaklaştırmıyorlar bölgeye, hele gazeteciye hiç hayat hakkı yok. Neredeyse uçan kuşlar bile uçamayacak Okluk’ta. Bu durumda bir yetkili bilgi verse ve doğruları öğrensek iyi olmaz mı? Ayrıca Okluk için 500’er KV’lik iki büyük jeneratör gelmiş. Bu jeneratörler Okluk’u da içine alan Karacasöğüt gibi 15 – 20 köyü aydınlatacak güçte. Jeneratörlerin bu kadar büyüğü gelince, insan ister istemez kuşkulanıyor. İnsanoğlu böyledir işte…
Okluk’taki Cumhurbaşkanlığına ait mütevazi evin büyüğü yapılamaz mı? Biraz daha büyüğü elbette ki yapılır. Ama ölçüyü kaçıracak boyutta ve çok büyüğünü yapmak yanlıştır. Hem doğanın dokusunu bozar, hem görüntü kirliliği yaratır ve mevcut muhteşem tabiat fotoğrafının da çok kötü bozulmasına sebep olur. Hele etrafını kalın beton duvarlarla çevirmek kimin aklıysa, doğal zenginliğimize ve eşsiz güzellikteki doğa örtümüze bundan büyük zarar verilemez. Ama ben yaptım oldu denirse, buna üzülmekten başka yapabileceğimiz bir şey yok.
Yollar fazla açılmayacak, bizim dediğimiz gibi fazla ağaç kesilmeyecekmiş. Sadece Okluk’a giden yolun virajları kaldırılacak ve mevcut yol bir miktar elden geçirilecekmiş. Ama bu konudaki tespitlerim de hayli farklı. Çünkü kesilmek için işaretlenen ağaçların çoğunu gördüm. Köylüler de, bölge halkı da gördü. Keşke yetkililerin bize verdiği gayri resmi bilgiler doğru olsa da, o güzelim kızıl ağaçlar kesilmekten kurtulsa… Olmayacak duaya amin demek zorundayız şimdilik.
Koyların ve köylerin imara açılacağı söylentilerine gelince, yetkililer bunu kesin bir dille yalanlıyorlar. Sorup soruşturdum, araya aracılar koydum ve sonuçta ilginç bilgilere ulaştım. Bölgenin ciddi planları 30 yıldır doğru dürüst ve bilinçli bir şekilde yapılmamış. Her gelen iktidar, işin bir ucundan tutup, fotoğrafın büyüğüne bakmayınca, konu yıllardır sürüncemede kalmış. 2014 yılında Çevre Bakanlığı sahillerin, koyların ve koruma alanlarındaki köylerin planını yaptırmaya karar vermiş. Bunu 2014 yılında ihaleye çıkarmış ve bu ihaleyi uluslararası bir gayrimenkul şirketi kazanmış. O şirket daha sonra işi, bir başka yüklenici firmaya yaptırmaya başlamış. Tahminen 347 bin lira civarında bir iş bu. Yaklaşık iki yıldan fazladır çalışmalar devam ediyor ve ortaya iyi kötü bir plan çıkıyor. İşte büyük bir gürültünün çıkmasına sebep olan plan bu.
Muğla Büyükşehir Belediyesi Plana karşı çıkıyor. Bölgedeki tepkiler üzerine Şehircilik Bakanı da, şimdilik durdurun diyor. Plan durdu mu, durmadı mı, şimdilik mi durdu, tepkilerin bitimine kadar bekleyecekler mi? Bunu da doğru dürüst bilen yok. Ama bölgede ciddi bir faaliyet de var. Örneğin bazı yolların açımına başlanıyor. Bördübet’teki açılımı orman mı yapıyor, Karayolları mı? Bu açılımların süreceği söyleniyor, acaba doğru mu? İşin burasını bilemiyoruz işte. Şehircilik Bakanı çıkıp da, işin doğrusunu anlatana kadar da öğrenemeyeceğiz galiba.
Mavi yolculuk için adı geçen köylerin imara açılması konusunda Muğla Büyükşehir Belediyesinden de endişe ediliyor. Yasaya göre bu köyler mahalle oldu ya, inşaatlar şimdiden başladı bile. Yetkililer köyleri bir dolaşsalar, kaçak yapılar karşısında ne yapacaklarını şaşırırlar. Köylüler bir laf çıkarmışlar, Büyükşehir imar iznini bugün yarın verecek. Onun için isteyenler evlerini yapabilirler. Bu söylentiye inananların inşaatları Gökova’da, Hisarönü köylerinde ve çevre köylerinde de devam ediyor. En çarpıcı örnekleri Selimiye’de, Çamlı köyünde, Bozburun’da görülüyor.
Şimdi herkes beklemede. Ankara da bekliyor, Muğla Belediyesi de bekliyor, çevreciler de bekliyor, köylüler de bekliyor. Ankara taşeron firmanın planlama raporunu bekliyor. Rapor gelirse, önce ilgili komisyonlara gidecek, sonra Tabiat Varlıklarını Koruma Kuruluna gelecek, sonra…? Sonrasını bilen yok… Bana kalırsa hepimiz Godot’yu beklemeye devam edeceğiz. Bari bu bekleme döneminde, önüne gelen kuruluşlar diledikleri kararları kimseye sormadan almasınlar. Çünkü Okluk’a giden köy yolundaki taş ocağına gerekli ruhsatı vermişler, yolunu asfaltlamışlar bile.
Bu noktada işin doğrusunu da söylemek lazım. Bölgenin planları, sıradan bir kuruluşa yaptırılamaz. Ayrıca devlet de tek başına yapmamalı bu planları. Ciddi bir kurul kurulmalı, bu kurula devlet yetkilileri, uzmanlar, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, profesyonel milli park uzmanları, bilim adamları ve bölgeyi iyi tanıyanlar alınmalıdır. Ancak böyle bir kurul doğru kararı alabilir ve bölgedeki endişe ve rahatsızlıkları sonlandırabilir.