Sabah Gazetesi’nin Günaydın ekinde çıkan röportajı nedeni ile Bodrum gündemine damgasını vuran Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, basın bayramı nedeniyle verdiği kahvaltıda, yine çok tartışılacak söylemlerde bulundu.
Başkan Kocadon’un açıklamalarına yorumsuz yer veriyoruz:
” Muğla’da çoğunluğu temsil eden tek belediye başkanı Mehmet Kocadon arkadaşlar. Yüzde 50 barajjını geçmiş, tek belediye başkanıyım. En yüksek alanlar yüzde 46-47. Yüzde 53 oy alan bir belediye başkanı ‘seçilmeyen, istenmeyen belediye başkanı’ oluyor. Yok öyle yağma. Halkın karşısına çıksınlar benimle kardeşim. Halk halk halk. Beni 5 bin üye değil, 135 bin seçmen seçiyor. 5 bin kişiyle sadece kendimizi kandırırız. Körler sağırlar birbirini ağırlar. Halk yok. Halk nerede Kocadon orada. Biz halkın içinden, halkla beraber geliyoruz. Bunu ispatladık, ispatlamaya da devam edeceğim. Seçimler halkla kazanılır, üyeyle delegeyle değil. Anadolu’nun yüzde 30’unda miletvekilimiz yok. Orada üyemiz, delegemiz yok mu? Seçsinler o zaman üyeyle delegeyle. Demokrasilerde halk vardır. Muğla’da şu anda tek gerçek vardır, çoğunluğu temsil eden tek belediye başkanı Mehmet Kocadon’dur.”
““CHP’ye ben elimden geldiği kadar sahip çıkıyorum, CHP için mücadele ediyorum, etmeye devam edeceğim. Önemli olan, doğruları söyleyen insanları aşağı çekmek değildir. Geçenlerde bir restoranda oturuyorum. O restorana blık getiren bir arkadaşım yanıma geldi. Kendisini çok eskiden tanırım. Döndü dedi ki ‘Başkanım, bizim seçmen sayımız 2 bin 500, Bodrum’un 135 bin. Biz bu seçmenle bir milletvekili çıkardık. Siz bir tane çıkaramadınız.” Düşünebiliyor musunuz? Dediği yer Güllük! İşte bunun altında yatan tek neden bu soru. CHP bize ne kadar sahip çıkıyor? CHP bana sahip çıkarsa, Bodrum’dan bir değil, iki milletvekili çıkar. Çünkü ben hep şunu söylüyorum. Siyasi erkle hizmet sektörü ayrı olmalı. Siyasi erk bir güçtür. Siyasi erki, seçilmiş insanlar ele geçirirse bunun en güzel örneği Muğla Büyükşehir ile Muğla İl Başkanı’dır, ilçeler hiçbir şey yaptıramaz. Çünkü biz Büyükşehir’e gider bir şey rica ederiz, başkanımız onu ‘şimdi değil, farklı zamanda’ dediğinde, bizim gideceğimiz ikinci adres siyasi erkin güçlü olduğu yerdir. Siyasi erke gidersin, derdini anlatırsın. O da işi çözmeye çalışır. Ama iki güç de aynı insan olursa, maalesef bu işlerin hiçbiri olmuyor. Koltuklarını kaybetme korkusu yaşayan arkadaşlarımız da bu gücün arkasına takılıp gidiyorlar. Sadece kendini kullandırırsın bu durumda. Kişiliğinden, fikrinden, düşüncenden ödün verirsen sadece kendini kullandırırsın. Gücünü bilmezsen, hissettiremezsen, telef olur gidersin. Yok hükmünde sayarlar. Maalesef Bodrum’un düştüğü durum budur. Gücü yanına alamamıştır, gücün farkında değildir.”