Anasayfa » Serbest Kürsü » KIYILARIMIZDA DOĞAL SİT’LER VE 2’İNCİ PERDE…Ali Boratav Yazdı

KIYILARIMIZDA DOĞAL SİT’LER VE 2’İNCİ PERDE…Ali Boratav Yazdı

Kıyılarımızda Doğal Sit’ler Ve 2’inci Perde: Çevre Bakanlığı Galiba Kurda Kuzu Sürüsünü Teslim Etmiş!

Ali Boratav

Muğla Çevre Platformu Medya Komisyonu ve YachtTürkiye yazarı

Doğal SİT Alanları’nın 4 mevsim ekolojik temelli bilimsel araştırma raporları konusunu eşeledikçe yeni ve inanılmaz tuhaflıklar ortaya çıkıyor.

Muğla kıyılarında ve ardından Ayvalık-Cunda’da  belirlenen ve bir doğa felaketini andırır yeni koruma statüleri tartışması yetkili makamların açıklamalarının ardından tam bir sebze çorbasına dönmüş durumda.

Önce bir durum tespiti yapalım. Sonra kemerlerinizi bağlayın, koltuğunuza sımsıkı tutunun. Çünkü bu kez gerçekten uçacaksınız!

 

Durum tespiti…

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇŞB) ilgili birimleri Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na (MBşB) bir rapor yolladı. Bu rapor, 19.8.2012 tarihli Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Yönetmelik ve 2013 tarihli  Doğal SİT Alanlarının Değerlendirilmesine İlişkin Teknik Esaslar Tebliği uyarınca hazırlanmış “SİT alanları statü değişiklikleri”, daha doğrusu “Sit alanları koruma statüsü düşürülme raporu” idi.

Çünkü rapor deniz kıyısında, yani Muğla kıyılarının en değerli arazilerinde; 50 bin dönüm 1’inci derece SİT alanının statüsünü turizme izin veren 3’üncü dereceye, yine 1’inci derece 12.500 dönüm alanı tamamen koruma alanı dışına ve 550 bin dönümü de 1’inci derece doğal Sit alanı statüsünden 2’inci derece nitelikli koruma alanı statüsüne, yani günübirlik tesisler adı altında betonlaşmaya dönüştürüyordu.

Kaba bir değerlendirme ile, değişim Muğla ilindeki 1 milyon 800 bin dönümlük 1’inci derece SİT alanının 1/3’ünü içeriyor gibi görünebilir. Ama asıl değerli araziler olan kıyı alanları açısından bakıldığında, değerli kıyı arazilerinin 2/3’ü betonlaşmaya açılıyor gibi.

 

Tabi tam bir infial…

Çevreye duyarlı çevreler MBşB’lığının raporu ile doğal olarak isyan ettiler. Bu arada, statü değişimini gösteren paftalar basında yayınlandı. Bölgedeki 70 civarında STK’nın katılımıyla Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) kuruldu. Etkin bir imza kampanyası başlatıldı.

Ve ardı ardına resmi makamlardan açıklamalar gelmeye başladı:

AKP Muğla Milletvekili Nihat Öztürk: “O proje rafa kalktı, endişe etmeyin! (Bodrum AKP İlçe Başkanlığı basın toplantısı, yerel basın web haberleri)

Muğla Valisi Amir Çiçek: “Yok öyle bir şey, Muğla kıyıları imara açılmıyor. Amaç bilimsel bir güncelleme, sahillerimizin fotoğrafını çekmek.” (Hürriyet, Fatih Çekirge 14.02.2017)

ÇŞB Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürü (TKVGM) Kemalettin Tekinsoy:  “İhaleyi alan firmanın projesi sanki bir hükümet kararı gibi algılanmış… İhaleyi alan firmanın belirlediği bilim insanları, bir rapor hazırlamışlar. Bu aslında bir ön çalışma. Henüz Tabiat Varlıkları Genel Müdürlüğü’ne bağlı 28 ayrı komisyona bile bu çalışma gelmedi. Daha o komisyonlar çalışmayı incelemedi. Bu sırada ilgili belediyelere de gönderildi. Onlar da görüşlerini verdiler. O görüşler de dikkate alınacak. Doğru yanlış tespit edilecek.” (Hürriyet, Fatih Çekirge 17.02.2017)

Anlaşılıyor ki, kamu yönetiminin bu tür haberleri alan uyanık vatandaşların kaçak inşaatlara başlaması gibi bir samimi endişeleri söz konusu. Ancak yapılan bu çalışmalar da hiçbiri inkar etmiyor.

Ve “bilimsel tespit” adı verilen bu yasal çalışmalarda doğanın korunması açısından tablo gerçek bir felaket.

Düşünsenize; Cunda Adası’ındaki 1. Derece doğal sit alanlarının neredeyse tümü iptal ediliyor. Bodrum’dan Antalya’ya kadar yüzlerce kilometrelik sahil şeridi neredeyse %50 oranında turizme ve günübirlik tesis betonlaşmasının insafına terk edilmiş.

Ancak, yetkili makamlar bu konuda bir yorumda bulunmaktan da imtina etmişler.

 

 Prosedür…

Burada ilginç olan yetkili makamların “aman kardeşim bunlar önemsiz, fani konular” söylemi.

Yok!

Öyle değil. Bunlar ciddi bir prosedür.

EKAP, yani resmi “elektronik kamu alımları platformu” açıklamaları sitesinde, örneğin Muğla iline baktığımızda… 04.03.2013 Koruma Alanları Teknik Esaslar Tebliği’ne göre;

– Haziran 2013’te 623 bin TL’lik bir bedel karşılığında Okan Sabancılar isimli şirketin Türkiye’deki tüm SİT alanlarını dijital ortama aktardığını (2013/59482 ihale kayıt  no’lu SAYS-SİT Alanları Yönetim Sistemi);

–  Bakanlığın talebi ile 548 bin TL’lik bir bedel karşılığında Ak-Tel  şirketine Muğla ili SİT alanları hakkında bir ön değerlendirme ihalesinin yapıldığını (ÇŞB 2013/70454 sayılı ihale);

– Ve son olarak 2014/80800 kayıt nolu ihale çerçevesinde 15.09.2014 tarihli ve 276.400 TL bedel ile Bakanlık ile Enisa Gayrımenkul Yatırım Danışmanlık Ltd arasında “Muğla ili 4 mevsim ekolojik temelli bilimsel araştırma raporu” araştırma sözleşmesi imzalandığı görülüyor.

(EKAP üyelerine özel bu bilgileri Muğla Çevre Platformu Hukuk Komisyonu Üyesi Sn. Av. Mehmet Çilsal sağladı. Kendisine ufuk açıcı bu bilgi nedeniyle teşekkür borçluyuz.)

Bitmedi…

2013/3 Tebliği’ne göre bu bilimsel raporlar sonrası işlemler oldukça hızlı gidiyor…

 

Yasa şöyle diyor: Bilim raporu ardına 3 mühür 3 imza…

Yasaya baktığımızda ise…

Sn. Tekinsoy’un söylediği gibi öyle onay verecek 28 komisyon filan ben göremiyorum!..

Yasa diyor ki:

Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Komisyonu “4 mevsim ekolojik temelli bilimsel rapor”u onaylar.

Tabiat Varlıkları Koruma Genel Müdürü Sn. Kemalettin Tekinsoy, Bölge Komisyonu kararını onaylar.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Sn. Mehmet Özhaseki de genel müdürünü onaylar.

Ve kısa bir itiraz süresinin ardından olay, konu, tartışma bitebilir.

Yani yasalara göre, bu “bilimsel rapor” öyle hafif, basit, sıradan bir konu değil.

Ardına 3 mühür-3 imza konu kapanır.

Bu bilimsel raporlar, çok çok hızla karar alınabilecek, cennet kıyılarımızı hızla betona çevirebilecek bir proje!

İşte bu nedenle çevre duyarlılığı olan insanlar;

Bu toprakları, denizleri, kıyıları, arazileri…

Homeros’tan Azra Erhat’a, Sadun Boro’dan Metin And’a, Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir’e, Piri Reis’ten Mina Urgan’a, Strabon’a, Pilnius’a, George E. Bean’e  kadar yüzlerce şair, edebiyatçı, bilim insanı, filozof, coğrafyacı, seyyah, denizci ustamızdan okumuş insanlar olarak, bizler derin bir dehşet duygusu içindeyiz.

 

Zurnanın patladığı nokta…

Haydi kemerlerimizi bağlayalım, koltuklarımıza yapışalım, topyekun uçuşa hazırlanalım…

Çok basit hayat ilkeleri var.

Örneğin, borsada işlem gören şirketler hakkında yazı yazan gazeteciler ya da yatırımcıya hisse senedi tavsiye eden şirketler borsada işlem yapmazlar. Buna “Insider Trading-gizli bilgiyi kullanarak yasadışı çıkar sağlama” denir ve pek çok ülkede ağır hapis cezası vardır.

Örneğin bir ülkenin sağlık bakanlığı 30 yıllık vizyonunu ya da devlet hastaneleri teknoloji satın alım stratejisini bir küresel teşhis ve tanı elektroniği şirketine yaptıramaz. Buna “danışıklı dövüş” denir. Pek çok ülkede böyle bir girişim de soluğu anında mahkemede alır.

Peki…

Türkiye’nin kültür ve doğa mirasının çok önemli bir bölümünü teşkil eden Muğla kıyılarımızın radikal bir koruma statüleri değişikliğine ilişkin “bilimsel araştırma projesi”ni  bir uluslararası gayrimenkul yatırım danışmanlığı şirketi yapabilir mi?

Evet…

Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürü Sayın Kemalettin Tekinsoy ne diyorsunuz bu işe?

2014/80800 kayıt nolu ihale çerçevesinde 15.09.2014 tarihli ve 276.400 TL bedel ile “Muğla ili 4 mevsim ekolojik temelli bilimsel araştırma raporu” ihalesini verdiğiniz ENİSA Gayrımankul Danışmanlık Ltd. Şti. kendisini bir uluslararası arazi-değerli arsa dönüşüm şirketi olarak tanımlamaktadır. (Enisa 1.5 ay sonra alt yüklenici olarak CRK Planlama ile çalışmaya başlıyor)

Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti’nde temsilcilikleri bulunan, e-tanıtım sayfalarında Körfez ülkeleri ve Rusya’da özel gayrimenkul danışmanlığı hizmetlerini vurgulayan ENİSA Gayrimenkul Danışmanlık Şirketi’nin faaliyet alanları, kendi web sitesinde tam olarak (fazlası da, eksiği de yoktur) şöyle tanımlanıyor:

  • “Her türlü taşınmazın alım ve satımını yapar.
  • Taşınmaz mal yatırımları için hukuksal danışmanlık hizmeti vererek sorunları çözer.
  • Arazilerin arsa haline dönüştürülmesi için, haritalar, imar planları için tüm kurumlardan ön izinleri alır.
  • Alınan araziler üzerinde projeler geliştirerek pazarlar.
  • Almış olduğunuz veya alacağınız arazilere yap-işlet-devret, gelir paylaşımı yöntemleriyle yatırımcı bulur.
  • Türkiye’de yapacağınız her türlü yatırım projeleriniz için uygun olan taşınmaz malı temin eder.
  • Devlete ait taşınmaz malları yapılacak yatırım karşılığında tahsis için danışmanlık hizmetleri verir.”

http://www.arsarazi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=19&Itemid=56

 

Haydi hayırlısı…

Ne diyorsunuz Sayın Tekinsoy, bu işte bir tuhaflık olabilir mi?

Sizin ve bizlerin hayallerinde, Türkiyemiz’in eşsiz  tabiat varlığının koruma sınırlarını belirleyecek profesyonel  şirket bu mudur?

Buna, “milli kuzu sürümüzü bir bütün halinde küresel aç kurtlara teslim etmişiz” diyebilir miyiz?

Tabi ki farkında olmadan, bilmeden…

Paylaş