Şu güzelim bahar günlerinde “kuş sesleri ovalara yayılır” veya “arı vız vız vız “ havasında bir doğasever olamamanın acısını inanın yüreğimde hissediyorum. Olmuyor, olamıyor ne yapayım. Bodrum’un gündemindeki, SİT alanları, Tilkicik koyuna yapılacak Marina için CEO’sunun söyledikleri, (aradan cümle çekmeye bile gerek yok. Tümü) yine, yeniden metan gazı patlamaları sonucu yanan çöplük ve yer seçimi muhabbetleri sonucu;
“bir yanımı sardı müfreze kolu
bir yanımı sardı varilcioğlu
500 atlıyınan kestiler yolu
eşkiya dünyaya hükümdar olmaz” modundayım. Bu arada sözleri doğrulamak için baktığımda son mısradaki virgülü nereye koyalım tartışmasını gördüm. Gülümsemeyin, anlam hakikaten değişiyor.
Eşkıya, dünyaya hükümdar olmaz mı, yoksa eşkıya dünyaya, hükümdar olmaz mı? Neyse ben bu gibi boğucu ortamları açmak için farklı okumalar yaparım ki kafam dağılsın. Bunların birinde yıllardır unuttuğum bir kelimeye EPHEMERA’ya denk gelince tekrar çevre konularına döndüm istemeye istemeye . EPHEMERA sözlük anlamı kısa ömürlü her şey. Bir günlük ömrü olan böceklere de deniyor.
Aynı zamanda günlük yaşamın, gündelik hayatın önemsiz geçici belgeleri (diplomalar, etiketler, davetiyeler, kartpostallar, fotoğraflar, biletler, faturalar vb. gibi) koleksiyonu. Anlayacağınız efemera da denilen bu uğraş bir çeşit arşivcilik, elle tutulur bellek oluşturma gibi. Yani bir anlamda çöpten çıkan ve ait oldukları dönemlerin iktisadi, kültürel, sosyal, siyasi ve teknolojik gelişim ve değişimlerini yansıtan tarih okuması da diyebiliriz. Benim Ephemera efsanemle yollarımız işte burada kesişti. Çevre koruma alanında çalışanların metafor olarak kullanmayı sevdiği efsane söyle;
Ormanda yaşayan Ephemeralar üstün zekalı ve kısa ömürlü yaratıklarmış. Ormanların derinliklerinde ağaçların yeşil yapraklarını tüketerek yaşarlarmış. Bolca yiyerek ve ürüyerek yaşarken kısa ömürlerinde ormanı değişmez zannederlermiş. Ephemeraların sayıları hızla artarken, orman yavaş yavaş yok oluyor ve Ephemeraların yaşam kaynakları da hızla tükeniyormuş. Kısa ömürleri ormandaki bu değişimi görmelerine yetmemiş. Gün gelmiş ve orman tükenmiş. Ormanın tükenmesiyle birlikte Ephemeralar da yok olmuşlar. Ephemeralar, orman ile birlikte kendilerini de tüketmişler.
Yani hamiş;
Alt tarafı hepimiz, yaşayan tüm canlılar, karbon bazlı organizmalarız ve bizi de oluşturan periyodik cetveldeki maddelerle iletişim halinde yaşıyoruz. Tüm dinlerin dediği, toprak olduğumuz. Bana göre de bir avuç bokla aramızda öyle uçurumlar yok. Tek bir dünyamız var. Hepimiz bir dünyayız. Bu kısa ömrümüzde görüyoruz (mu), kendi yaratımımız olan, adına ekonomi dediğimiz üretim, tüketim ve bölüşüm düzenimizi değiştirmezsek efsane ile gerçek arasında bir fark kalmayacak.
Gülcihan EROL
Not: Arada esin gelmiş yazmışım. Devam ederim diye bırakmışta olabilirim. Ama Haziran’a, çevre gününe, bir zamanlar aslında uyanış miladı sandığım o toplantı zamanlarına denk düştü. Böyle yani.
Ayrıca bu efsaneyi 1991 yılında öğrendiğim SHP eski Millet Vekili Güneş Gürseler’e teşekkürler.