Anasayfa » Çevre » “ÇEVREYİ DAHA FAZLA KİRLETME ÖZGÜRLÜĞÜNE HAYIR!”

“ÇEVREYİ DAHA FAZLA KİRLETME ÖZGÜRLÜĞÜNE HAYIR!”

Meclis gündemine getirilen ve termik santralların çevreyi kirletmelerine karşı iki yıl daha yaptırım uygulanmamasını öngören yasa tasarısına karşı, Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) basın açıklaması yaptı.

Muğla Çevre Platformu Basın Açıklaması

Termik santralların satışını cazip hale getirmek için özelleştirilen santrallere verilen çevreyi kirletme hakkı, iki yıl daha uzatılıyor.

4 Haziran 2016 tarihinde Elektrik Piyasası Kanunu’nda yapılan değişiklikle özelleştirilen santralların çevre mevzuatına uyumu için 3,5 yıl süre verilmiş, bu santrallar her türlü ceza ve yaptırımdan muaf tutulmuştu. AKP milletvekillerince hazırlanan kanun teklifi Meclis’te kabul edilirse, mevcut 10 santral ve özelleştirilecek yeni santrallar iki yıl daha aynı şekilde çevreyi kirletebilecek.

“Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” kabul edilirse sadece daha önce özelleştirilen santrallar değil yeni özelleştirilecek santrallar da 31 Aralık 2021 tarihine kadar bu muafiyetten yararlanacak. Özelleştirilmiş santralların 2019 Haziran ayına kadar arıtma tesisleri için yapım sözleşmesi imzalaması yetecek.

Muğla’daki üç linyit yakıtlı termik santral olan Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy santralleri, 2014 yılı sonunda satılarak özel sektöre devredildi. Devredilmeden hemen önceki 3 yıl boyunca, toz tutucu elektrostatik filtreleri kamu bütçesinden rehabilite edilmişti; beyanlara göre baca gazı kükürt arıtma tesisleri de çalışır haldeydi.

Ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın çevrim içi hava kalitesi izleme ağının web sitesinden aldığımız raporlara göre santralların filtreleri çalışmamakta ya da çalıştırılmamaktadır. Bu raporlara göre Yatağan’da havadaki toz (PM10) yoğunluğu Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün insan sağlığı için belirlediği yıllık ortalama PM10 üst sınırının (20 μg/m3) 2015’te 4 katı, 2016’da 3,5 katı olarak gerçekleşti. Yatağanlılar, özelleştirmeden sonraki ilk yıl olan 2015’te yılın %80’inde (298 gün), ikinci yılında yani 2016’da yılın %75’inde (280 gün) Dünya Sağlık Örgütü’nün insan sağlığı için sınır olarak belirlediği havadaki maksimum toz yoğunluğu değerinin çok üstünde toz soludular.

Yatağan’ın havasındaki kükürt dioksit (SO2) konsantrasyonu ise, 2015’te 163 gün, 2016’da 57 gün Dünya Sağlık Örgütü’nün günlük (24 saatlik) ortalama sınır değer olarak belirlediği 20 μg/m3’ün üstüne çıkmıştır.

Bakanlığın web sitesinde 2017 yılında 277 gün, 2018 yılı boyunca da hiç SO2 ölçüm sonucu bulunmamaktadır. Vahim olan sonuçlar halktan gizlenmektedir.

Avrupa İklim Eylem Ağı’nın (CAN Europe) koordinasyonunda yürütülen ve MUÇEP olarak da katkıda bulunduğumuz Kömürün Gerçek Bedeli – Muğla başlıklı proje kapsamındaki hava kirliliği modellemesinin sonuçlarına göre her yıl Muğla’daki Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinden:

  • 30 bin ton kükürt dioksit (SO2)
  • 35 bin ton azot oksit (NOx)
  • 2 bin ton toz
  • 1,1 bin kg cıva salınıyor.

Raporun ortaya koyduğu verilere göre, eğer gündemdeki torba yasa ile termik santrallere çevre mevzuatından muafiyet süresi 2021 yılına kadar uzatılırsa sadece Muğla’daki üç termik santralin yarattığı bu hava kirliliğinin sonucunda her yıl yüzlerce insan ölecek ya da solunum yolu hastalıkları nedeniyle hastanelere yatacak.

Anayasa Mahkemesi, EPK Geçici 8. Maddenin 2013 versiyonunu iptal ettiği kararın gerekçesinde yurttaşların sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama haklarının, her tür ekonomik, bürokratik yükümlülüğün ve enerji arz güvenliği ihtiyacının üstünde bir hak olduğunu açıkça vurgulamıştır.

Yani bu santrallere çevre mevzuatına uyum için tanınmış ve torba yasa teklifi ile uzatılmaya çalışılan geçiş süresi var olan haliyle bile Anayasa’ya aykırıdır.

Enerji piyasasının liberalleşmesi sürecinde, özelleştirilmek istenen, ama aslında yarısından fazlası emeklilik yaşına gelmiş termik santrallerin satışını cazip hale getirmek için uygulanan çevre mevzuatından muafiyetin, çok büyük ekolojik, toplumsal ve ekonomik bedelleri vardır.

Oysa kimsenin bedel ödemek zorunda kalmadığı çözümler de mevcuttur. Ülkenin doğal potansiyelini göz önünde bulundurarak enerji arzını %100 yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlayabiliriz. Enerji talebini ekolojik ve toplumsal hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde, her aşamada halkın katılımı da sağlanarak, verimli, düşük karbon ayak izinde, insanın, toplumun ve doğanın varlık, sağlık ve güvenliğini sağlayacak şekilde planlayabiliriz.

5 Şubat’tan sonra TBMM gündemine gelecek 2/1410 sayılı Torba Yasa teklifi onaylanmamalı ve termik santrallara iki sene daha kirletme hakkı veren kanun teklifi geri çekilmelidir.

MUÇEP –Muğla Çevre Platformu

29-01-2019

 

Paylaş