Anasayfa » Serbest Kürsü » bir gün herkes göçmen olabilir…BURCU DEMİR

bir gün herkes göçmen olabilir…BURCU DEMİR

Burcu Demir’in “bugünü anlamak için TARİH” adlı dergiden esinlenerek derlediği yazısı,  “Serbest Kürsü”de.

Bugün Suriye’den Yunanistan’a yola çıkan mültecilerin dedeleri, 1920’de Yunanistan’ı terk etmek zorunda kalanlara kapılarını açmıştı. Ortadoğu’dan AB’ye kaçanların geçiş güzergahı konumunda olan Türkiye’de ise her iki aileden biri ya Kafkasya ya da Balkanlar’dan gelmişti. Zaten Türkler’de yüzyıllar önce Orta Asya’dan yola çıkıp bu topraklara varmıştı.
Zorunlu göç, insanlık tarihi kadar eski bir kavram olsa da İkinci Dünya Savaşı’ndan beri ilk kez dünyadaki mülteci sayısı 40 milyonu aştı. Çoğunu Ortadoğu’daki çatışmadan kaçanların oluşturduğu milyonlarca göçmen dünyanın farklı ülkelerine dağılmış durumda. Türkiye’de Suriyeli mülteci sayısı 2 milyona, 4.5 milyon nüfuslu Lübnan’a ise 1.1 milyona ulaştı. Dünyanın en zengin ülkeleri arasında yer alan 28 AB ülkesine bu yılın ilk 7 ayında gelen mülteci sayısı ise sadece 338 bin 35. Mültecilerin ilk ayak bastıkları AB ülkesinde kalmalarını öngören Dublin Anlaşması uzun zamandır işlemez vaziyete geldi. Almanya, Avusturya, Fransa, göçmenleri bırakan Yunanistan, İtalya ve Macaristan’ı anlaşmayı ihlal etmekle suçluyor. Fakat Yunanistan’ı iflastan kurtarmak için zirve üstüne zirve düzenleyen bu devletler, mülteci sorunu için biraraya gelmekten kaçınıyor.
Diğer yandan, unutmamak gerekir ki bu saydıklarımız, bahsi geçen bölgelere ulaşabilen BOP kurbanlarının zihinlerini kurcalıyor. Şüphesiz bir çoğu da dün cesedi Bodrum kıyılarına vuran bebek gibi Akdeniz’e sularında boğulmaya razı geliyor. Evet, vicdanımız çok sızlıyor ama bu sızı benzer görüntülerin tekrar oluşmasını engellemiyor. İnsanoğlunun duyarlılığı, hiçbir zaman para hırsının ve bu uğurda yeni savaşlar çıkarma dürtüsünün önüne geçemiyor.

Bu yüzden HERKES BİRGÜN GÖÇMEN OLABİLİR! Kalıp ölmekle kaçıp ölmek arasında ikileme düşebilir. Uzun lafın kısası, kimin ‘vatan’ addettiği topraklarda kaç kuşak kalacağı, kimin sırtına can yeleğini, kucağına evladını alıp can havliyle denize atlayacağını kestirmek mümkün değildir.
Neticede, günümüz itibariyle içinde yaşadığımız toplumdan dileğim, bu insanlara olanakları çerçevesinde yardım eli uzatmaları, hiç değilse kaldırımda bebeğini emziren anneye “benim başıma gelmez” mantığından ilhamla kibirli ve saldırgan bakışlar fırlatmamaları, onunla empati kurmaya çalışmaları… Hiç değilse bir yerden bir şekilde başlamaları; anlayış göstermeye, tahammül etmeye, sabretmeye…

Paylaş