Anasayfa » Kültür - Sanat » “YENİ VATANLARINDA İLK ZAMANLARI ZORMUŞ”

“YENİ VATANLARINDA İLK ZAMANLARI ZORMUŞ”

Girit’ten gelen araştırmacı Doktor Eleni Psaradaki, Anadolu’dan Girit’e göç edenleri anlattı.

Bodrum Belediyesi Hakan Aykan Kültür Merkezi’nde, Turgut Reis Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları Derneği (TAKSAD) tarafından Bodrum’da Girit Mübadilleri konulu konferansın ikincisi düzenlendi.  Düzenlenen konferansta, Girit’ten gelen araştırmacı Doktor Eleni Psaradaki, Anadoludan Girit’e göç edenleri anlattı.

Konferansa çok sayıda ilgili katılarak büyük bir ilgi ile izlediler. Anlatılanlat karşısında zaman zaman duygulu anlar yaşanan konferans ta acıklı göç hikayeleri, alışkanlıklar, geleneklerin devam ettirilmesi, fotoğraf sunumu ile anlatıldı. Buruk göç hikayesinin sonunda acı dolu günler duygusal müzikler ile mübadillerin teselli bulmaya çalıştıkları ifade edildi. Anadolu’dan göç edenlerin Girit te yerleştikleri veya yeniden kurdukları yerleşim yerlerine Anadolu dan geldikleri kasabalarının isminin önüne “yeni” ibaresi koyarak yaşadıkları anlatıldı. Örnek olarak Bodrum a eski adı Halikarnasos iken Girit e göçemler kurdukları yerleşime Yeni Halikarnasos dedikleri örnek gösterildi.

Konferans sonunda Girit adasından gelen Yunanlı araştırmacı Eleniye çeşitli hediyeler verildi. Ayrıca katılanlar Eleni ile Fotoğraf çektirebilmek amacıyla birbirleri ile adeta yarıştılar.

Konferansı Organize eden YAKSAD başkanı Tarık Eray Çakır Eleni Psaradaki adlı Giritli araştırmacı ile bu konuda ki çalışmaları ve İşbirlerine devam edeceklerini açıkladı.

Bod-giritliler-33-Small

Eleni Psaradaki verdiği konferansında şunları söyledi:

Son yıllarda üzerinde çalıştığım konunun tam başlığı “Girit’teki Yeni Halikasnassos’ta Anadolu göçmenlerin bellekleri”dir (2012). Bu çalışmada Anadolu’dan gelen göçmenlerin anlatışı ve yeni kuşaklardaki etkisini incelemek istedim.

Resmi istatistiklere göre 1928 yılında Yunanistan’da bulunan mübadil sayısı 1.221.849 kişiymiş. Bunların 33.900’ü Girit’e yerleşmişti. (İraklio’nun merkezinde 10.661, Yeni Halikarnassos’ta 1.317 kişi). Bütün zorluklara rağmen Anadolulular yavaş yavaş arazi veya ev almaya başlamış ve birbirine yakın yerleşmişken yepyeni köy veya semtler doğmuş.

Yeni vatanlarında ilk zamanları zormuş, çünkü kısa zamanda yerlilerle maddi ve kültürel farkları ortaya çıkmış ve etkili bir şekilde idare edilmesi her zaman kolay değilmiş.

Gelen mübadiller “Aile reisi, dürüstmüş. […] Çok çalışkan, çiftçilerin en iyileriymiş, özellikle üzümle uğraşıyorlardı.[…] Uygar insanlardı. Oradan doğru dürüst aile reisi olarak gelmişler […] Βuraya gelip yerlilere uygarlık öğrettiler”.

İraklio’da Nüfus Değişiminden uzun zaman geçtiğine rağmen (Nüfus Değişimi Protokolun imzalanması 30.01.1923, Lozan Anlaşmasının ise 23.7.1923) yeni kuşaktaki izleri hala bellidir. İraklio’da yaşayan Anadolulular atalarının topraklarını görmeye ihtiyacı olduğunu söylemişler. “Ben Anadolu’ya ilk gittiğimde, babamın okulunu gözlerim kapalı buldum. Çünkü çocukken evde sürekli bu hikayeleri dinlerdik. […] Ben o sokakları yürürken, hayretle ve şaşkınlıkla sağda solda eski güzel kemerli kapıları görüyordum ve anne babamın orada büyüdüğünü düşünüyordum”. Özellikle Yunanistan’da mübadiller yeni yerleştikleri yerlere Anadolu şehirlerinin ve köylerinin adlarını verdiler.

Bunların çoğunda tek fark «νέος» – “yeni”- sıfatının eklenmesidir. Böylece Nea Smyrni, Nea Alikarnassos, Neos Vucas (Buca), Nea Pergamos (Bergama), Nea Filadelfya (Alaşehir), Nea Alaçata veya Nea İoniya gibi adlar çıkmış.

Bunların birçoğunda da, Platya Mikrasiaton -Anadoluluların Meydanı- veya anıtları da var. Bu isimlerden başka, bazen Anadolu’dan gelenlerin heykelleri de var. Bu anıtlar geçmiş ve bugünün arasındaki bir ‘köprü’ olarak kullanılır.

Bu şekilde Anadolu mübadilleri geride bıraktıkları toprakları ve onlarla ilgili belleklerini, kimliğini nostalji ile ifade eder. “Geleneklerimizin kaydetmesine büyük önem veriyorum. Dedelerimizin getirdikleri ve söylediği gibi aynen korumamız ve sürdürmemiz gerek… [Bu çerçevede] Ben de kızıma söylüyorum ki bu tür şeylerin unutulmaması gerek. Yazman ve aklında tutman gerek, söylüyorum ona”. “Biz bu bellekleri çocuklarımıza iletiriz. […] Öğrendiğimiz her şeyi torunlarımıza da anlatmaya ihtiyacımız var. Biz söyleyelim de, onlar da istediklerini tutsun sırası geleceği zaman iletsinler. Bizim için bellek solunmaz, paslanmaz gibi bir şey.

Umarız ki yeni nesiller önemini anlayıp korurlar. Bu yüzden de defalarca tekrar etmekten sıkılmayız. Başka bir bellek koruma örneği Anadolu mutfağıdır. İraklio’daki Anadolu mübadilleri yıllarca bu tür bayramlarda baklava, börek ve Barbara adlı bir buğday püresi yapmışlardır. Başka canlı ve tuttukları özellikler Anadolu müziği, şarkıları ve danslarıdır.

Katılanların söylediklerine göre, “Eskiden tüm bayramlar şenlikler evlerde yapılıyordu. Akşamları evlerde toplanıp herkes kutlaması, düğünü ve vaftizini orda yapardı. […] Sonrasında ise dümperlek, keman, santurla dans ederlerdi”. “Biz küçükken hep şarkılar söylerdik. Yani büyüklerimizin bize öğrettiği şarkıları”. İnsanlar bu şekilde kendilerini rahat ve güvende hissedip geçmişteki anılarını ve nostaljisini ortaya çıkar, iletir ve mümkün olduğu kadar korur.

Buna tanık olmak da bazen şaşrtıcı olabilir, ama aynı zamanda güzel bir his, bir duygu. Yeni sosyal çevresine ve farklı yaşantılarına rağmen, yeni nesillerin hafızası hala güçlüdür. Mübadillerin geçmişle ilgili ettikleri ifadelerde heykel, anıt ve fotoğrafların önemi büyüktür, çünkü eski asıl kaynaklar ve topraklarından koparılmıştır. Yeni vatanında artık yabancı hissetmezse de, eski memleketinin belleği bugün verdikleri mücadelelerin, yaşantıların ve gereksinimlerin önemli bir parçası olmuştur.

Bod-giritliler-60-SmallBod-giritliler-25-Small-1Bod-giritliler-15-Small

Paylaş