Muğlalılar, yaklaşık 1.5 yıldır Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın doğal koruma alanlarını yeniden değerlendirerek betonlaşmanın önünü açmasına karşı verdikleri mücadeleyi, 3 Haziran’da Akyaka’da “çevre şenliği” düzenleyerek tekrar gündeme taşıdılar.
Dünya Çevre Haftası kapsamında, Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin, Muğla Çevre Platformu (Muçep) ve Muğla’nın çeşitli sivil toplum kuruluşları ve kent konseylerinin katkısı ile organize edilen “Muğla Çevre Şenliği”’ nde yaklaşık iki bin beşyüz kişi, bir araya geldi.
Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün’ün de katılarak konuşma yaptığı etkinliğe, CHP ve HDP milletvekili adayları da katılarak destek verdiler. Menteşe ve Ula Belediye Başkanlarının da katıldığı şenliğe gönüllü olarak destek veren Mabolla, Şubadap Çocuk, Yol Sahne, Moyo Masal ve Praksis Praksis Müzik Kolektifi renk kattılar. Katılımcılar, dansları ile müziklere eşlik ederek eğlendiler.
MUÇEP tarafından gerçekleştirilen Muğla ÇEVRE ŞENLİĞİ, başta Okluk Koyu olmak üzere Muğla’yı tehdit eden Doğal Sit Alanları koruma derecelerinin düşürülerek imara açılmasına karşı farkındalık yaratmak amacı ile düzenlendi. Muçep adına konuşan Serdar Denktaş “Gökova ÖÇK Bölgesi içinde yer alan Okluk, Bakanlığın yeniden değerlendirmesi ile artık koruma alanı olmaktan çıkarıldı. Cumhurbaşkanlığı adına yaptırılan yazlık saray inşaatı bir hançer gibi Muğla’nın yüreğine saplandı. 200 dönüm koruma alanı, etrafına çekilen beton duvarlarla adeta doğadan koparıldı, binlerce kamyon beton döküldü. Yalnızca yol yapımı için yaklaşık 50.000 ağaç kesildi, deniz dolduralarak lüks teknelerin yanaşması için bir liman planlanıyor. İnşaat atıkları ile denizde büyük bir kirlilik oluştu.” diyerek, Muğla’nın kanayan diğer yaralarına da parmak bastı. Denktaş’ın konuşmasının tamamı ise şöyle:
Merhaba Muğlalılar, Doğa dostları, Doğanın korunmasına gönül ve emek verenler,
Muğla Çevre Platformu’nun Akyakalı bir üyesi olarak, ev sahipliği yaptığımız bu organizasyonda Muğla Çevre Şenliği Komitesi adına sizlere hoş geldiniz diyorum. Yakın, uzak tüm ilçelerimizden etkinliğimize katıldığınız için çok teşekkür ediyoruz.
Şenliğimizin kotarılmasında Muğla genelinde emek veren tüm sivil toplum örgütlerine, şenliğimize gönüllü olarak renk katmak üzere davetimizi kabul eden sanatçı dostlarımıza; Mabolla, Şubadap Çocuk, Yol Sahne, Moyo Masal ve Praksis’e; destekleri için Büyükşehir Belediyesine; emeği geçen herkese çok teşekkür ediyoruz.
Şimdi izninizle günün anlam ve önemine dair birkaç cümle sarf etmek istiyorum.
Muğla, zengin biyolojik çeşitliliği ile dünyanın biyolojik çeşitliliğinde önemli yer tutuyor. Denizi, kıyıları, dağları, ormanları, ovaları, meraları, zeytinlikleri, sulak alanları ile, birçok farklı ekosistemi barındıran önemli bir biyocoğrafyanın parçası. Bugün, bu biyolojik zenginliğimizin farkında olarak mutluluğumuzu ifade etmek ve tüm bu güzelliklere selam göndermek istiyoruz.
Ne yazık ki, tüketim odaklı büyüme anlayışı, sınırsız bir “kaynak” gibi gördüğü doğamızı tahrip ediyor. Yaşam alanlarımız doğanın kendini yenilemesine imkan vermeyecek şekilde tüketilirken, iklimleri değiştiriyoruz, hiç de doğal olmayan felaketler yaşıyoruz. Yalnızca kendimizin değil, gelecek nesillerin de varoluşunu tehlikeye atıyoruz. Ortak yaşam alanlarımız “sermayecilerin” hunharca saldırıları ile tahrip edilirken biyolojik çeşitliliğimiz hızla azalıyor. Yoksullaşıyoruz. Dünya yoksullaşıyor. Gelecek hafta, yani 5 Haziran haftasında Dünya Çevre Haftası etkinlikleri düzenlenecek ve bu sorunlara dikkat çekilmeye çalışılacak. Bugün şenliğimizi yaparken bir yandan da bu sorunları dile getirmek istiyoruz.
Doğal kaynaklarının zenginliği dikkate alındığında, Muğla en çok saldırıya uğrayan bölgelerden birisi. Yaşadığımız güncel ekolojik yıkımların bellibaşlı birkaç tanesini ifade etmek istiyorum:
Muğla genelinde Doğal Sit Alanlarında, ÇŞB tarafından, yerleşim yerlerinde yaşayan halkın imar sorunlarını çözüyoruz denilerek bir “yeniden değerlendirme” yapıldı. Üstelik daha önce yapılan çalışmaların bilimsel olmadığı, bu kez ekolojik temelli bilimsel araştırmalar esas alınarak yapılacağı söylendi. Sonra da akıllara zarar bir kararla, bu bilimsel araştırmalar bir emlak şirketine ihale ile hazırlatıldı. Kamuoyundan özenle gizlenen ve hala kimsenin görmediği bu sözde bilimsel raporlara dayanarak hiçbir yerleşimin olmadığı Doğal Sit alanlarının koruma dereceleri düşürüldü. Zengin ekosistemlerimiz üzerinde yapılaşmanın yolu açıldı. Doğanın korunması için imza atılan uluslararası sözleşmeler yok sayıldı. Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi artık büyük bir yapılaşma tehditi altına girdi. Dünya Sakin Kentler Birliği’nin üyesi olan Akyaka’nın hiçbir koruma statüsü kalmadı. Kadın Azmağı ve Akçağınar Azmağı arasında kalan, Gökova biyolojik çeşitliliğinin can damarı olan sulak alanımız üzerinde otellerin, turizm tesislerinin yapılması planlandı. Dünyanın gözbebeği Gökova, bilimsel kılıfa sokularak ranta kurban edilmek isteniyor.
Yine Gökova ÖÇK Bölgesi içinde yer alan Okluk, Bakanlığın yeniden değerlendirmesi ile artık koruma alanı olmaktan çıkarıldı. Cumhurbaşkanlığı adına yaptırılan yazlık saray inşaatı bir hançer gibi Muğla’nın yüreğine saplandı. 200 dönüm koruma alanı, etrafına çekilen beton duvarlarla adeta doğadan koparıldı, binlerce kamyon beton döküldü. Yalnızca yol yapımı için yaklaşık 50.000 ağaç kesildi, deniz dolduralarak lüks teknelerin yanaşması için bir liman planlanıyor. İnşaat atıkları ile denizde büyük bir kirlilik oluştu.
Bir diğer kanayan yaramız; Yatağan’da toprağı, havayı, suyu kirleterek ölüm saçan termik santral yetmiyormuş gibi, aynı bölgede 3 tane daha yeni termik santral yapımı planlanıyor. Bunlara kömür sağlamak için bölgedeki köylüler yüzlerce yıldan beri yaşadıkları verimli tarım topraklarından, köylerinden atılıyor, yaşam alanları yok edilerek kömür havzalarına dönüştürülüyor. Hiçbir ÇED süreci işletilmeden açılan maden ocakları adeta bir kanser gibi bu güzel coğrafyayı her geçen gün biraz daha yok ediyor.
Muğla için verdiğimiz bu örneklerin Türkiye genelinde yüzlercesini sayabiliriz. Kısacası, tüm bunlar olurken bir kutlama yapmak söz konusu olamaz. Bu nedenle biz Dünya Çevre Haftasını, doğayı tehdit eden olumsuzluklarla yüzleşme haftası olarak görüyoruz. Ne mutlu ki, doğanın yok oluşuna sessiz kalmayan, buna karşı mücadele eden, güçlerini bir araya getiren bireyler, örgütler var. Muğla Çevre Platformu da bunlardan birisi. Doğal sit alanlarımızın korunması için Muğla genelinde sivil toplum örgütleri ve bireylerin biraraya gelmesi ile oluşturuldu ve yaklaşık 1.5 yıldır bu yıkımları gündeme taşımaya, yasal ve meşru haklarını kullanarak durdurmaya çalışıyor. Türkiye’nin birçok yerinde verilen yerel mücadelelerde olduğu gibi.. Dolayısı ile bu hafta, aynı zamanda ekoloji mücadelesi verenlerin de bir araya gelme haftası. Türkiye’de ve dünyada yaşam alanlarının korunması için uğraş veren tüm doğa dostlarına da selam gönderiyoruz, bu yolda yaşamlarını yitirenleri saygıyla anıyoruz, dayanışmamızı selamlıyoruz.
Son söz olarak; Bırakın Muğla Cennet Kalsın diyoruz. Tekrar teşekkürler.
MUĞLA ÇEVRE ŞENLİĞİ KAMUOYU BİLDİRİSİ
Değerli Muğlalılar, Değerli Türkiye ve Dünya Kamuoyu,
Doğanın parçası olduğumuzun farkında olarak, bu güzel coğrafyada yaşayan biz Muğlalılar, bugün Gökova Körfezi’nde bir araya geldik. Neşe içinde doğamıza şükran duygularımızı dile getiriyoruz. Varoluşumuzun nedeni olan toprağa, suya, bitki ve hayvanlara selam gönderiyoruz !
Her yıl olduğu gibi, gelecek hafta, dünyada bu ortak mirasın kirlenmesine, yok edilmesine dikkat çekmek için çeşitli Dünya Çevre Günü etkinlikleri gerçekleştirilecektir. Biliyoruz ki aslında doğada sınırlar yoktur; doğa korumanın milliyetinin olmadığı gibi. Dünyanın gözbebeği Gökova Körfezi, Muğla’nın eşsiz güzellikteki dağları, denizleri dünyanın ortak mirasıdır. Bu vesileyle, bugün doğamıza şükranlarımızı sunarken, ona karşı işlediğimiz suçlarla ve ihanetlerimizle de yüzleşmek, dile getirmek istiyoruz.
Kamuoyunun bildiği gibi, bizler, Muğlalılar, yaklaşık 1.5 yıldır Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın doğal koruma alanlarımızı yeniden değerlendirerek betonlaşmanın önünü açmasına karşı ayaktayız. Bakanlık, bir gayrımenkul şirketine ihale ile hazırlattığı “Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporu”na dayanarak doğa koruma alanlarımızın neredeyse tamamının koruma derecelerini düşürdü, ya da tamamen kaldırdı. Üstelik bu rapor, vatandaşın anayasal bilgi edinme hakkını hiçe sayarak kamuoyu ile paylaşılmadan, adeta “kozmik oda” larda kilit altına alarak hazırlatıldı.
Uluslararası sözleşmelerle korunan biyolojik çeşitliliğimizin, Özel Çevre Koruma Bölgeleri’mizin böylesine ciddiyetsiz çalışmalarla talana açılması, yalnızca biz Muğlalıları değil, tüm Türkiye’yi ve dünya kamuoyunu ilgilendirmektedir. Bu konu, Muğlalılar tarafından Avrupa Parlamentosu’nun gündemine de taşınmış ve Avrupa Parlamentosu tarafından Türkiye Hükümeti’ne mektup gönderilerek savunma istenmiştir. Bu mektuba yaklaşık bir yıldır cevap verilmemiştir.
Muğla genelinde ortaya çıkacak büyük ekolojik kırımların ilk ayağı olarak Gökova Körfezi’ndeki doğa koruma alanlarından 17 no’lu paftanın, yani Gökova ÖÇKB’nin koruma derecelerinin düşürülmesi onaylanarak yürürülüğe girmiştir. Buna bağlı olarak da ilk tahribat, Okluk Koyu’ndaki mütevazı Cumhurbaşkanlığı Konutu yıkılıp yerine, insan aklına, vicdanına sığmayan boyutlardaki bir yazlık saray inşaatı ile başlatılmıştır. Yaklaşık 50.000 ağaç kesilmiş, binlerce kamyon beton dökülmüştür. Eşsiz güzellikteki Okluk Koyu beton duvarlarla çevrilmiş, orman yolu onbinlerce ağaç kesilerek dört şeritli protokol yolu açılmıştır. Onbin m2 deniz alanı doldurularak lüks yatlar için liman yapılmaktadır.
Okluk’ta başlayan yıkım ne yazık ki henüz bir başlangıç ! Eğer bu yıkım durdurulmazsa, gelecek nesillere Cennet Muğla değil; betonlaşmış, çölleşmiş, yaşama imkanı kalmamış bir Muğla bırakacağız. Bu, yalnızca Muğlalıların değil; tüm Türkiye’nin, insanlığın ortak utancı olacaktır. Biz Muğlalılar, Türkiye ve Dünya kamuoyuna sesleniyoruz: Bu yıkıma seyirci kalmayalım, utanca ortak olmayalım. Gelin hep birlikte “dur” diyelim ! ÇŞB, bugün Muğla’da başlattığı, ama tüm Türkiye’nin doğa koruma alanlarında planladığı yıkım projesini durdursun ! Enerji politikaları termik ve nükleer santrallardan vaz geçecek şekilde yenilensin ! Maden ocaklarında ÇED süreçleri işletilsin !
Çok yakında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısı ile tüm adaylara da sesleniyoruz: Bilesiniz ki bu yıkıma sahip çıkan bir Cumhurbaşkanını ne Muğlalılar, ne dünya kamuoyu, ne de gelecek nesiller hayırla anacaktır. Cumhurbaşkanlığı adına Okluk’ta yürütülen bu utanç verici projeye TAMAM diyeceğinize, ortak yaşam alanlarımızı yok eden yasaların halkın katılımı ile, ortak akıl oluşturarak yeniden düzenlenmesi için; doğayla dost olmayan maden, enerji, turizm projelerinin durdurulması için çalışacağınıza söz veriniz! Bize bu sözü vermeyen hiçbir Milletvekili ya da Cumhurbaşkanı adayının, açık ya da kapalı seçim meydanlarında bizlerden oy istemeye yüzü olmayacağını duyuruyoruz. Saygılarımızla.
Muğla Cennet Kalsın.
Akyaka, 3 Haziran 2018
MUĞLA ÇEVRE ŞENLİĞİ TERTİP KOMİTESİ
Merhaba Muğlalılar, Doğa dostları, Doğanın korunmasına gönül ve emek verenler,
Muğla Çevre Platformu’nun Akyakalı bir üyesi olarak, ev sahipliği yaptığımız bu organizasyonda Muğla Çevre Şenliği Komitesi adına sizlere hoş geldiniz diyorum. Yakın, uzak tüm ilçelerimizden etkinliğimize katıldığınız için çok teşekkür ediyoruz.
Şenliğimizin kotarılmasında Muğla genelinde emek veren tüm sivil toplum örgütlerine, şenliğimize gönüllü olarak renk katmak üzere davetimizi kabul eden sanatçı dostlarımıza; Mabolla, Şubadap Çocuk, Yol Sahne, Moyo Masal ve Praksis’e; destekleri için Büyükşehir Belediyesine; emeği geçen herkese çok teşekkür ediyoruz.
Şimdi izninizle günün anlam ve önemine dair birkaç cümle sarf etmek istiyorum.
Muğla, zengin biyolojik çeşitliliği ile dünyanın biyolojik çeşitliliğinde önemli yer tutuyor. Denizi, kıyıları, dağları, ormanları, ovaları, meraları, zeytinlikleri, sulak alanları ile, birçok farklı ekosistemi barındıran önemli bir biyocoğrafyanın parçası. Bugün, bu biyolojik zenginliğimizin farkında olarak mutluluğumuzu ifade etmek ve tüm bu güzelliklere selam göndermek istiyoruz.
Ne yazık ki, tüketim odaklı büyüme anlayışı, sınırsız bir “kaynak” gibi gördüğü doğamızı tahrip ediyor. Yaşam alanlarımız doğanın kendini yenilemesine imkan vermeyecek şekilde tüketilirken, iklimleri değiştiriyoruz, hiç de doğal olmayan felaketler yaşıyoruz. Yalnızca kendimizin değil, gelecek nesillerin de varoluşunu tehlikeye atıyoruz. Ortak yaşam alanlarımız “sermayecilerin” hunharca saldırıları ile tahrip edilirken biyolojik çeşitliliğimiz hızla azalıyor. Yoksullaşıyoruz. Dünya yoksullaşıyor. Gelecek hafta, yani 5 Haziran haftasında Dünya Çevre Haftası etkinlikleri düzenlenecek ve bu sorunlara dikkat çekilmeye çalışılacak. Bugün şenliğimizi yaparken bir yandan da bu sorunları dile getirmek istiyoruz.
Doğal kaynaklarının zenginliği dikkate alındığında, Muğla en çok saldırıya uğrayan bölgelerden birisi. Yaşadığımız güncel ekolojik yıkımların bellibaşlı birkaç tanesini ifade etmek istiyorum:
Muğla genelinde Doğal Sit Alanlarında, ÇŞB tarafından, yerleşim yerlerinde yaşayan halkın imar sorunlarını çözüyoruz denilerek bir “yeniden değerlendirme” yapıldı. Üstelik daha önce yapılan çalışmaların bilimsel olmadığı, bu kez ekolojik temelli bilimsel araştırmalar esas alınarak yapılacağı söylendi. Sonra da akıllara zarar bir kararla, bu bilimsel araştırmalar bir emlak şirketine ihale ile hazırlatıldı. Kamuoyundan özenle gizlenen ve hala kimsenin görmediği bu sözde bilimsel raporlara dayanarak hiçbir yerleşimin olmadığı Doğal Sit alanlarının koruma dereceleri düşürüldü. Zengin ekosistemlerimiz üzerinde yapılaşmanın yolu açıldı. Doğanın korunması için imza atılan uluslararası sözleşmeler yok sayıldı. Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi artık büyük bir yapılaşma tehditi altına girdi. Dünya Sakin Kentler Birliği’nin üyesi olan Akyaka’nın hiçbir koruma statüsü kalmadı. Kadın Azmağı ve Akçağınar Azmağı arasında kalan, Gökova biyolojik çeşitliliğinin can damarı olan sulak alanımız üzerinde otellerin, turizm tesislerinin yapılması planlandı. Dünyanın gözbebeği Gökova, bilimsel kılıfa sokularak ranta kurban edilmek isteniyor.
Yine Gökova ÖÇK Bölgesi içinde yer alan Okluk, Bakanlığın yeniden değerlendirmesi ile artık koruma alanı olmaktan çıkarıldı. Cumhurbaşkanlığı adına yaptırılan yazlık saray inşaatı bir hançer gibi Muğla’nın yüreğine saplandı. 200 dönüm koruma alanı, etrafına çekilen beton duvarlarla adeta doğadan koparıldı, binlerce kamyon beton döküldü. Yalnızca yol yapımı için yaklaşık 50.000 ağaç kesildi, deniz dolduralarak lüks teknelerin yanaşması için bir liman planlanıyor. İnşaat atıkları ile denizde büyük bir kirlilik oluştu.
Bir diğer kanayan yaramız; Yatağan’da toprağı, havayı, suyu kirleterek ölüm saçan termik santral yetmiyormuş gibi, aynı bölgede 3 tane daha yeni termik santral yapımı planlanıyor. Bunlara kömür sağlamak için bölgedeki köylüler yüzlerce yıldan beri yaşadıkları verimli tarım topraklarından, köylerinden atılıyor, yaşam alanları yok edilerek kömür havzalarına dönüştürülüyor. Hiçbir ÇED süreci işletilmeden açılan maden ocakları adeta bir kanser gibi bu güzel coğrafyayı her geçen gün biraz daha yok ediyor.
Muğla için verdiğimiz bu örneklerin Türkiye genelinde yüzlercesini sayabiliriz. Kısacası, tüm bunlar olurken bir kutlama yapmak söz konusu olamaz. Bu nedenle biz Dünya Çevre Haftasını, doğayı tehdit eden olumsuzluklarla yüzleşme haftası olarak görüyoruz. Ne mutlu ki, doğanın yok oluşuna sessiz kalmayan, buna karşı mücadele eden, güçlerini bir araya getiren bireyler, örgütler var. Muğla Çevre Platformu da bunlardan birisi. Doğal sit alanlarımızın korunması için Muğla genelinde sivil toplum örgütleri ve bireylerin biraraya gelmesi ile oluşturuldu ve yaklaşık 1.5 yıldır bu yıkımları gündeme taşımaya, yasal ve meşru haklarını kullanarak durdurmaya çalışıyor. Türkiye’nin birçok yerinde verilen yerel mücadelelerde olduğu gibi.. Dolayısı ile bu hafta, aynı zamanda ekoloji mücadelesi verenlerin de bir araya gelme haftası. Türkiye’de ve dünyada yaşam alanlarının korunması için uğraş veren tüm doğa dostlarına da selam gönderiyoruz, bu yolda yaşamlarını yitirenleri saygıyla anıyoruz, dayanışmamızı selamlıyoruz.
Son söz olarak; Bırakın Muğla Cennet Kalsın diyoruz. Tekrar teşekkürler.