Anasayfa » Çevre » KOYLARINA SAHİP ÇIKARAK, İHALEYİ İPTAL ETTİRDİLER

KOYLARINA SAHİP ÇIKARAK, İHALEYİ İPTAL ETTİRDİLER

Datçalılar, Kurubük Koyu’nun ihale ile işletilmek üzere kiralanmasına günlerdir karşı çıkarak, direndiler.  “Kıyılar hepimizindir, kıyılar halkındır; işgal edilemez, el konulamaz!”diyerek insan zinciri oluşturan Datçalılar, Valilik tarafından ihalenin iptal edildiği duyumunu sevinçle karşıladılar. 

Cuma günü, Datça-Palamutbükü sahilinde Datça Kent Konseyi  Kıyılar Çalışma Grubu ile  MUÇEP (Muğla Çevre Platformu) Datça Grubu’nun birlikte çağrısıyla, geniş katılımlı bir toplantı ve eylem gerçekleşti.

Muğla Valiliği’nin yönetimindeki Muğla’ya Hizmet Vakfı ve Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın (ÇŞB) yönetimindeki Türkiye Çevre Koruma Vakfı’nın %50’şer payla 2014 yılında kurdukları MUÇEV Turizm Ltd. Şti.’nin (MUÇEV) Datça’nın Mesudiye Mahallesi, Kurubük Koyu’nu işletme için kiralamak üzere ihale açtığı ilan edilmişti.  Datçalılar, “bu hukuksuz ihaleye karşı gelişen kamuoyu tepkisinin ne şekilde organize olacağı, ne tür bir eylemlilik geliştirileceğinin  konuşulup tartışılması” amacıyla toplandılar.

Datça Merkez, Mesudiye ve Palamutbükü-Yakaköy’den gelen vatandaşların katılımı ile gerçekleşen toplantıda, Datça Belediye Meclisi Üyesi ve Kent Konseyi Başkanı Hayriye Balkan, MUÇEV’in kiralamasının hukuka aykırı olduğunu, bunun idare mahkemesi kararlarıyla ortaya konulduğunu, son olarak Gökova-Akyaka’da Kadın Azmağı’nın kullanımını MUÇEV’e bırakan, ÇŞB ile imzalanan protokolün iptali talebiyle Muğla B.Ş. Belediyesi’nin açtığı davada Belediye lehine kabul kararı verildiğini anlattı.

“KIYILARIN İŞGALİ İÇİN İLK ADIM”

Kıyılar Çalışma Grubu Üyesi-MUÇEP katılımcısı mimar Faruk Şahin, özellikle toplantıya halkın yoğun ilgi ve katılımının çok değerli olduğunu, Kurubük’ün kiralanmasının, Anayasa ve  Kıyı Kanunu’na; koyun 1. Derece doğal SİT alanı statüsü, orman alanı niteliği ve yürürlükteki Çevre Düzeni Planı’nda Günübirlik Kullanım Alanı olarak belirlenmemiş olması karşısında, bu düzenlemelere ve ilgili mevzuata aykırı olduğunu; bunun, Datça kıyılarının işgali için bir ilk adım kabul edilerek, karşı durulmasının, kıyıların halkın kullanımına açık kalması açısından önemini; bu işgal süreci engellenmezse, Bodrum kıyılarında yaşanana benzer, halkın kıyıyı kullanmasının tümüyle imkansız hale geldiği bir felaket senaryosunun gerçek olacağını; yapılacak ihalenin kiralanacak yeri dahi açık-net tanımlamamak, eşit katılıma açık olmamak gibi ciddi hukuk ihlalleri içerdiğini söyledi.

“ANAYASADA İFADE EDİLMİŞTİR”

Kıyılar Çalışma Grubu Üyesi-MUÇEP katılımcısı hukukçu Güngör Erçil ise, Anayasa’da ve Kıyı Kanunu’nda kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında ve halkın serbestçe kullanmasına açık olduğunun ifade edildiğini; kıyıların özel mülkiyet konusu mallar gibi işleme tabi tutulup ticarileştirilemeyeceğini, kıyılar üzerindeki devlet hüküm ve tasarrufunun, halka ait ve devlet organları eliyle kullanılacağı anayasada ifade edilmiş egemenliğin bir sonucu ve somutlaşma biçimi olduğunu; kıyılar üzerindeki tasarrufun,  kurucuları kim olursa olsun, kar amaçlı bir kuruluş olan bir şirkete devredilmesinin egemenliğin devri anlamına gelen bir anayasa ihlali olduğunu anlattı.

“MUĞLA VALİLİĞİ İHALEYİ İPTAL ETTİ”

Toplantıya katılanlardan edinilen bilgilere göre, toplantı saatlerinde Muğla Valiliği’nin  ihaleyi  iptal ettiği bilgisi geldi. Bu haber  sevinç ve alkışlarla karşılanırken, katılımcılar  “İhalenin iptal edilmesinin, bu konudaki duyarlılığın terk edilmesine yol açmaması gerektiği; uzun soluklu ve sürekli bir mücadelenin gerekli olduğu; Kıyılar Çalışma Grubu’nun çalışma ve etkinliklerine ilgi gösterilip takip edilmesi ve katılımın önemli olduğunu” vurguladılar.

Haberin ardından, katılımcılar topluca Kurubük Koyu’na gidip, koyun kirlendiği iddiasını yerinde görüp, gerekiyorsa hep birlikte temizlik yapmak üzere,  Kurubük Koyu’na gittiler. Kiralamaya gerekçe gösterilen bir kirlilik içinde olmadığı yerinde gören topluluk,  koyun tüm kıyısını kapsayan insan zinciri oluşturdular.

Datça Kent Konseyi’nin konuyla ilgili basın açıklaması ise şöyle:

BASINA VE KAMUOYUNA

 Datça’nın en güzel koylarından biri, Mesudiye Kurubük Koyu Muğla Valiliği ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kurduğu vakıfların %50’şer payla hissedar olduğu MUÇEV Turizm Ltd. Şti. (MUÇEV) tarafından kiralama ihalesine çıkarıldı.  Haklı tepkiler karşısında, kiralamayı meşrulaştırmak için öne sürülen bahane ise, ‘kargalar güler’ tarzında bir gerekçe: “Kurubük Koyu çok kirletiliyor; temiz tutmak için kiralıyoruz.”

Biz, Datça’da yaşayan, çevremizin, doğal varlıklarımızın, ekosistemimizin korunması duyarlığına sahip ve “Kıyılar hepimizindir, kıyılar halkındır; işgal edilemez, el konulamaz.”  anlayışında olan kişi, kurum ve sivil toplum örgütleri, Kurubük’ten başlatılmak istenen kıyı işgallerini durdurmaya kararlıyız.

Kıyılarımızın işgaline resmiyet kazandırmaya çalışan ihale, ne kadar yasal görünüme kavuşturulmaya çalışılırsa çalışılsın, hukuk dışıdır, anayasaya aykırıdır. Çünkü;

1-  Anayasa’nın 43. maddesi, “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.” hükmünü; 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 5. maddesi de, “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır, Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.” hükmünü içermektedir.

Bu hükümler, çok açık biçimde, tüm yurttaşların kıyıları serbestçe yani, hiçbir kişi veya kurum tarafından sınırlamaya tabi ve izin almaya gerek olmaksızın kullanma hakkına sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle, kıyının kiralanması Anayasa’nın ve Kıyı Kanunu’nun bu hükümlerine açıkça aykırıdır.

2- Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu Anayasa’da belirtilmiş olan kıyıların kiralanamayacağı, idare mahkemelerinin ve Danıştay’ın yerleşik kararlarında da teyit edilmiştir.  Bu açık yasal duruma ve yargı kararlarına rağmen, hangi sıfat ve yetkiye dayanarak davrandığı belli olmayan Şirketin, kıyı üzerinde devlete ait egemenlik eylemlerini icra etmesi ve bu çerçevede kıyı alanını kiralaması ağır bir anayasal ihlal oluşturmaktadır.

Çünkü, kamu mallarının bir kategorisi olarak devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan varlıklar üzerindeki devlet hakimiyet ve tasarrufu, devletin ülke toprakları üzerindeki egemenliğinin bir uzantısı ve somutlaşma biçimidir. Devlet, hiç kimsenin mülkiyetinde bulunmayan arazi parçaları üzerinde tasarrufta bulunma yetkisine, egemen kamusal güç olduğu için sahiptir. Devletin, egemen otorite olmaktan kaynaklanan, bu temel yetkisinin bir şirkete devredilerek özelleştirilmesi-ticarileştirilmesi mümkün değildir. Çünkü, şirkete devir, devletin egemenliğinin devri niteliğinde, Anayasa’nın 6. maddesinde yer alan, “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.”  ilkesine aykırı ve kabul edilemez bir devir olacaktır.

3- Kaldı ki, mevzuat hükümleri ve açık yargı kararları karşısında, devlet organı olan kamu kurum ve kuruluşlarının dahi kıyıyı kiralama yetkisi bulunmamaktadır.

Çünkü, devletin kıyılar üzerindeki tasarruf ve kullanımı, Anayasa ve Kıyı Kanunu ile özel bir sınırlamaya tabi tutulmuştur. İdare, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki diğer taşınmazlardan farklı olarak, kıyılarda, Kıyı Kanunu’nda konulmuş sınırlar olan, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açık tutma ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetme ilkelerine uymak zorundadır. Bu anayasal-yasal zorunluluğun yönetmelik veya diğer yönetsel işlemlerle ortadan kaldırılması mümkün değildir.

4- Nitekim, bu anayasal-yasal sınırlamaların sonucu olarak, MUÇEV ihalesine dayanak gösterilebilecek mevzuat olarak hem Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmelik’te, hem de  Tabiat Varlıkları ve Doğal Sit Alanları ile Özel Çevre Koruma Bölgelerinde Bulunan Devletin Hüküm ve Tasarrufu Altındaki Yerlerin İdaresi Hakkında Yönetmelik’te, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki diğer varlıklardan farklı olan kıyılara özel birer bölüm ayrılmıştır.

5- Her iki yönetmeliğin kıyılarla ilgili bölümlerinde, anayasaya aykırı düzenleme yapılmasına cesaret edilmemiş, kıyıların izin gerektiren kullanma biçimleri düzenlenmiş, ama, hiçbir biçimde kiralamadan bahsedilmemiştir. Çünkü, kira sözleşmesi özel mülkiyet konusu bir mal için akdedilebilir bir sözleşme olup, kıyılar özel mülkiyet ve dolayısıyla kiralama konusu olamazlar.

Ancak, Yönetmelikte yazılmasına cesaret edilmeyen şey, devlet kurumları tarafından kurulan MUÇEV tarafından yapılmakta, kıyılarımız-koylarımız kiralanmaya kalkılmaktadır. İlgililerin kamu görevlisi olarak hesabını veremeyecekleri anayasaya aykırı kiralama, kamusal sorumluluğu olmayan MUÇEV üzerinden gerçekleştirilmek istenmektedir.

MUÇEV, Yönetmelik’te kıyı kullanımının devredilebileceği belirtilen kuruluşlardan biri değildir.  Bu kuruluşlardan olsa dahi, belli somut kıyı alanlarının işletme hakkı devredilebilecek bir kuruluş olacak olup, devletin kıyı alanları üzerindeki hüküm ve tasarrufunun genel olarak Şirket’e devredilmesi ve bu Şirket’in de bu tasarrufu kıyıları üçüncü kişilere kiralama biçiminde kullanması Anayasa, Kıyı Kanunu ve yukarıda bahsi geçen yönetmeliklere açıkça aykırıdır.

6- Bu kiralama öylesine özensiz biçimde yapılmaktadır ki, MUÇEV tarafından düzenlenen kiralama şartnamesinde, sadece toplam alanı belirtilen kiralanacak yerin neresi olduğu bile kesin biçimde tanımlanmamış; harita, kroki, koordinat v.b. tanımlayıcı araçlarla gösterilmemiştir. Bu şartname hükümlerine göre yapılacak ihale sonucunda imzalanacak metin, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre geçerli bir kira sözleşmesi olamayacaktır.  Kiralanacak şeyin ne olduğunun açık ve kesin olarak belirli olması, geçerli bir kira sözleşmesinin vazgeçilmez temel şartıdır. Kiralanan şeyin tartışmasız biçimde belirlenmediği bu metin bir kira sözleşmesi olmayacak, sözleşme hukuken yok hükmünde olacak ve gerek taraflar, gerekse üçüncü kişiler açısından hukuki bir sonuç doğurmayacaktır. Bizler, bu sözleşmenin geçersizliğini her türlü hukuki yolla ortaya koyacağız.

Sözleşmenin hukuken geçerli olduğu kabul edildiğinde ortaya çıkan tablo daha da vahimdir. Konum ve sınırları açık ve kesin olarak belirlenmemiş bir kıyı alanı kiralama sözleşmesi kiracının kötüye kullanmasına ve kıyıların işgal edilmesine son derece elverişli bir araç sağlayacaktır. Bu tarz bir kiralamayı yapan MUÇEV, kıyıların, Anayasa’yı da ihlal eder biçimde işgaline imkan sağlama-kolaylaştırma eyleminin hukuki-cezai sorumlusu olacaktır.

7- Kiralama şartnamesinin 12. maddesindeki, kiralanan alanın kullanımı ile ilgili detayların ihaleyi kazanan firma ile imzalanacak protokolde belirleneceği hükmü, tam bir hukuksuzluk örneğidir. Bu hüküm, en temel ihale ilkesi olan, ihale konusunun tüm katılımcılar tarafından ihale öncesinde açıklıkla bilinebilir olması ve isteklilerin ihaleye eşit koşullar altında iştirak etmesi ilkesinin hiçe sayıldığını ortaya koymaktadır. Sözleşmenin çok temel unsurlarının, ihaleden sonra, ihaleyi kazanan firmaya göre farklı biçimde belirlenmesi mümkün olabilecektir!

8- İhale şartnamesinde, kapalı tekliflerden en yüksek ikisinin katılacağı açık artırmaya, sadece artırmaya katılan firmaların girebileceği şartı yer almaktadır. Bir kamu varlığının kiralama ihalesindeki bu şart, adındaki ‘açık’ sözcüğünün inadına, hem rekabete açıklık, hem de ihalenin aleniyeti anlamında açıklık ilkelerini ihlal etmektedir.

9- Şirket tarafından kiralanacağı duyurulan alan, Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırları içinde kalan, ÖÇK mevzuatı ve Türkiye’nin taraf olduğu Barcelona Sözleşmesi ve ek protokolleri ile korunan ve aynı zamanda 1. Derece Doğal SİT statüsüne sahip bir alandır. Kurubük Koyu, ÖÇK bölgesi için halihazırda yürürlükte olan Çevre Düzeni Planı’nda (ÇDP), orman alanı olarak tanımlanmış olup, günübirlik kullanım alanı olarak belirlenmemiştir. Bu nedenle, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verdiği yetkiyle MUÇEV tarafından yapılan kiralama, bizzat Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanıp yürürlüğe konulmuş Çevre Düzeni Planı’nda belirlenen kullanım kararına açıkça aykırıdır.  Bu ihale, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kendi yaptığı plan hükümlerini tanımaz biçimde işlem yapması gibi trajikomik bir duruma işaret etmektedir.

10- Kiralama Şartnamesi’nde kiralanacak alan içinde kiracı tarafından yapılacağı belirtilen yapılara, Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’ndan izin-onay alınması gerekmektedir. Alanın koruma statüsü ve ÇDP’de günübirlik kullanım alanı olarak belirlenmemiş olması nedeniyle, alanda yapılacak yapılara Koruma Bölge Kurulu’nca izin verilmesi mümkün değildir. Bu imkansızlık dikkate alınmaksızın, yapı yapmayı da içerir biçimde kiralama yapılması, hukuka aykırı olarak yapılacak yapılardan, MUÇEV’in de sorumluluğunu doğuracaktır. Bu sorumluluk, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 65. maddesindeki cezai sorumluluğu da içermektedir. Doğal SİT ve orman statüsüne sahip alanda, ÇDP ve mevzuat hükümlerine aykırı biçimde yapılacak yapılarla ilgili olarak, gerektiğinde, cezai hükümlerin işletilmesi için suç duyurusunda bulunulup, sonucu takip edilecektir.

Tüm ilgililere ve kamuoyuna saygı ile duyururuz.

 

Datça Kent Konseyi

Kıyı Kullanımları Çalışma Grubu

Paylaş